23 Temmuz 2010 Cuma

BU ADAMIN BİR SORUNU VAR (*)
ALİ BULUNMAZ

Bazı kültürler bir başkasına çok yakın görülür. Japon kültürü ile Türk kültürü; Japon halkıyla Türk halkı arasında hep benzerlik kurulur. Ancak Japon kültürü ve onun bir parçası olan edebiyatı buralarda tam anlamıyla tanınıyor mu, orası pek belli değil.

Son dönemde Japon edebiyatından yapılan çeviri ve ortaklaşa düzenlenen etkinlikler, bu konudaki eksikliklerin giderilmesi adına önemli adımlar atılmasını sağladı. Bu çevirilerden biri de Ryunosuke Akutagava’nın Kappa adlı kitabı.

Ryunosuke Akutagava, Japon edebiyatının önemli isimlerinden. 1916’da başlayan yazma yolculuğu, 1927’deki intiharına kadar devam eder. Bu sürede birçok türde, 150’yi aşkın yapıt üretir. 1927’de yayımlanan ve tam 20 yıl sonra İngilizceye çevrilen Kappa, Akutagava’nın en dikkat çeken eserlerinden biri.

İyi de hikâyeye ismini veren kappa nedir? Zengin Japon kültürünün ilginç figürlerinden biri olan “Kappa”, nehirlerde yaşayan, el ve ayakları perdeli, kafası düz hayali bir yaratık. Akutagava da kappa metaforunu kullanarak kurguladığı öyküde, var olan dünya ile ideal dünya arasındaki gerilim ve benzemezliği, mizah ve taşlama yardımıyla anlatır.

İKİ FARKLI DÜNYA
Kitabımızın kahramanının kappayla ilk karşılaşması bir dağ tırmanışına rastlar. Ancak bu, sadece bir kappa değil, aynı zamanda onun ülkesi; Kappa Ülkesi’ne de adım atması anlamına gelir.

Akutagava daha en başta fantastik bir evrenin kapısını aralıyor okura. Anlatıcı, gerçek dünyadan ideal dünyaya düşünce, aradaki farkı kavramak adına bir uğraşa giriyor. Kappaların varlığından şüphe duyması, bu yeni dünyayı anlamlandırmasını da güçleştiriyor haliyle.

Örneğin kahramanımız şunu fark ediyor: “Biz insanların arasında ‘adalet’, ‘hümanizma’ deyince sözcüklerin belli bir ciddiyeti vardır; fakat kappalar bu sözleri duyunca kasıklarını tuta tuta gülüyordu.”

Akutagava’nın öyküsünde, yaşadığı dönem dikkate alındığında, sosyalist söylemler de bulunuyor. Kapitalist sistem eleştirisini yaşama yönelik hicivle birleştiren yazar, kahramanın ağzından hem “uygar” dünyaya yönelik bir takım yergiler yöneltiyor hem de kappaların “ilkel” yaşantısının, pek çok “uygar” ülkeninkini nasıl aştığını göstermeye çabalıyor.

Aslına bakılırsa Kappa Ülkesi’nde yaşamın bir amacı var, o da tüm kappaların kendisini aşan bir güce inanmaları gerektiği. Hemen her şey bunun üzerine kurulu. Bu da materyalist kahramanımızı ilk kez dinle buluşturuyor. Ama elbette sözü geçen din, dünyadakinden farklı özelliklere sahip. Tüm yaşamı kapsayan, hiçbir sınırlaması olmayan; her an diri kalmayı öğütleyen bir inanç dizgesi. Fakat Kappa Ülkesi’nde, en hararetli savunucuların bile gerçekte buna inanmaması, Akutagava’nın hicvinin açık bir göstergesi.

Hikâye ilerledikçe kahramanımızın Kappa Ülkesi’nden insan dünyasına yeniden dönmek istediği enikonu belirginleşiyor. Ama yaşlı bir kappanın uyarısı da kendini gösteriyor: “Çıkabilirsin ama demedi deme, bir gün buradan dışarı çıktığına pişman olabilirsin.”

Kahramanımızın Kappa Ülkesi’nden kopuşu sonrası insanlara alışması zaman alır. Küçük bir sorun vardır: Kappa dili benliğine işler. Dolayısıyla insanlarla anlaşması zorlaşır. Başarısızlığa uğrar, tutunamaz ve yaşlı kappanın uyarısı gerçeğe dönüşür: “Kappa Ülkesi’ne dönmeye can atmaya başlamıştım (…) Oraya ‘gitmek’ için değil, ‘dönmek’ için can atıyordum. Ne de olsa bir zamanlar orayı kendime vatan edinmiştim.”

Kaçış için planlar yapan kahramanımızı Kappa Ülkesi değilse bile bir başka ülke bekler: Akıl hastanesi. Kappaca konuşması, Kappa Ülkesi’nden dostlarını anlatıp durması zamanı onun aleyhine işletir.

BİR “DELİ”NİN ATTIĞI TAŞ
Gelelim en başa; Akutagava, kitabın sayfalarını aralayan bizleri uyarmıştı: “Bu kitaptakiler akıl hastanesinin 23 numaralı koğuşunda yatan bir hastanın her önüne gelene anlattıklarıdır.” Yazarın uyarısı takip edildiğinde son derece sıra dışı olay ve kişiliklerin bizi beklediğini tahmin etmek hiç zor değil. Akıl hastanesinde, kafayı kappalar ve onların dünyasıyla bozmuş adam, deyim yerindeyse kuyuya bir taş atıyor, kitabı okuyan akıllılar da işin içinden çıkmaya çalışıyor.

Akutagava’nın Kappa Ülkesi’yle yarattığı dünya, yer yer ütopik bazen de oldukça çocuksu özellikleriyle öne çıkıyor. Bu dünyaya girdiğini ya da düştüğünü söyleyen kahramanımız, Kappa Ülkesi’nde bir yabancı adeta. Ancak insan dünyasına daha da yabancı. Kappa Ülkesi onun için, hem gerçeklerden hem de kendine sorun ettiği kapitalizmin acımasızlığı, savaş, insan ilişkilerindeki düzeysizlik ve sansür gibi konulardan bir kaçış.

Kitapta bölüm bölüm anlatılan olaylar dizisi, sağlıklı bir kişilikle akıl hastalığı kıskacındaki ya da gerçek dünyanın gerilimi ile ideal dünyanın bilinmezlikleri arasında gidip gelen birinin durumunu resmediyor.

Akutagava’nın kısa yazarlık serüveninin ve yaşamının son günlerinde yayımlanan Kappa’nın, hem Japon hem de dünya edebiyatı için özgün ve güncel bir eser olduğu su götürmez. Bunun en elle tutulur nedeni, yazılıp yayımlandığı günden bu yana insana, onun ilişkilerine dair önemli açılımlar getirmesi ve hâlâ gündemdeki pek çok sorun bağlamında yorumlar barındırması.

Kappa/ Ryunosuke Akutagava/ Çeviren: Oğuz Baykara/ Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi/ 78 s.

(*) Cumhuriyet Kitap, 22.07.2010

Hiç yorum yok: